Yaz mevsimi geldi mi, doğa bayram havasına bürünür ama vücudumuz için aynı şeyi söylemek her zaman mümkün değil. Termometreler 35°C’nin üzerine çıktığında, serinlemek için sadece dondurma yemek yeterli olmuyor. Sıcak havalar, özellikle nem oranı da arttığında, vücudun denge mekanizmasını zorlayan bir düşmana dönüşebiliyor. Peki buharlaşmadan önce neler yapabiliriz?
Öncelikle su içmek… ama “bol su iç” klişesinden fazlasına ihtiyacımız var. Gün içinde sadece susayınca değil, susamadan da içmek gerekiyor. Çünkü sıcaklarda vücudumuz, terleme yoluyla sıvı ve elektrolit kaybına uğruyor. Bu da baş dönmesi, halsizlik, kas krampları gibi birçok sorunu tetikliyor. Yani sadece su değil, mineralli sıvılar (ayran, maden suyu gibi) da şart.
Giysiler bir diğer önemli faktör. “Moda kurbanı” olmadan önce pamuklu, açık renkli ve bol kesimli kıyafetler tercih etmek gerekiyor. Sentetik giysiler vücutta ısıyı hapsederek terin buharlaşmasını engelliyor ve sizi minik bir seraya dönüştürebiliyor.
Güneşle saat başı ilişki kurmamalıyız. Özellikle 11:00 ile 16:00 arası, dışarıda uzun süre kalmak riskli. Eğer mecbursak, şapka ve UV korumalı güneş gözlüğü kullanmak önemli. Güneş kremini ise sadece plajda değil, şehirde yürürken bile uygulamalıyız. Çünkü UV ışınları “ben buradayım” demeden teninize yapışır.
Beslenme de yazın ayrı bir disiplin istiyor. Ağır ve yağlı yiyecekler, sindirimi zorlaştırarak vücuda fazladan yük bindiriyor. Taze meyve, sebze ve hafif yemekler yaz menüsünün başrolü olmalı. Karpuz–beyaz peynir ikilisi, sadece Türk yaz geleneği değil, aynı zamanda besleyici bir kurtarıcıdır.
Ve unutmayalım: Herkesin vücut tepkisi farklı. Yaşlılar, çocuklar, kronik hastalığı olanlar daha dikkatli olmalı. “Ben alışığım” demek, ısı çarpmasının sizi es geçeceği anlamına gelmiyor.
Bu yaz sıcakta pişmeden, serinliğin tadını çıkararak yaşamak mümkün. Doğru önlemlerle güneşi düşman değil, dost kılabiliriz.
#yazsıcakları #güneştenkorunma #sağlıklıyaşam #yazbeslenmesi #gölgeyebeklerken #ısıçarpmasıönlemleri

